Kadınlar

Kadınlar Aforizmaları

Kadınlar özel alanda geveze ve açık, kamusal alanda suskun ve kapalılar.

Elif Şafak
( Firarperest - 194 )

Başka kadınlara dikkatli dikkatli bakıyor, ayrıntılara takılıyoruz nedense.

Elif Şafak
( Firarperest - 159 )

Erkeklerin belki de kolay kolay anlamayacakları bir zihinsel bölünmeyle bakıyor kadınlar birbirlerine. Nedense hep kıyaslıyoruz kendimizi başkalarıyla.

Elif Şafak
( Firarperest - 159 )

İngiliz kadınların (özellikle kadınların) ten renklerinin "ırksal farklılığı vurgulamak için titizlikle inşa edildiği bir dönemde, kadınlar tenlerini olabildiğince beyaz tutmaya teşvik ediliyordu ki bu ten rengi diğer bütün ırkların endazeye vurulduğu standart ten rengiydi." Orta ve üst sınıf kadınlar güneşlik kullanarak tenlerini güneşte zarar görmekten koruyabiliyor, Victoria döneminin beyazlık idealini ayakta tutabiliyordu.

Marion Rankine
( Şemsiyoloji - 35 )

Aklımı kurcaladı. Bir defter çıkarıp, kadınlar ve erkekler diye iki kutu yaptım. Gelip geçen kadın ve erkekleri tek tek saydım. 82 erkek, 125 kadın geçti önümden.

Elif Şafak
( Firarperest - 83 )

Aynı anda birden fazla yere yetişme, birden fazla insan olma hallerini erkekler tam olarak bilmiyor. Kadınlara has bir meziyet bu. Hem meziyet hem eziyet.

Elif Şafak
( Firarperest - 66 )

Brükselli hanımların her yıkanışta onarılması gereken -çok değerli- eski dantelleri vardır.

Charlotte Bronte
( Profesör - 170 )

Tutarlı bir soğukkanlılıkla artık burunları iyice sürtülmüş olan öndeki üç güzelin ise ellerini sakince dizlerinde kavuşturup dimdik oturmuşlardı. Kıkırdamaktan, birbirleriyle fısıldaşmaktan vazgeçmişlerdi ve artık karşımda hoppaca konuşmalar yapmaya cesaret edemiyorlardı. Artık benimle yalnızca ara sıra gözleriyle konuşuyorlar, ancak bu şekilde bile hala çok cüretkâr ve fingirdekçe şeyler söyleyebiliyorlardı.

Charlotte Bronte
( Profesör - 140 )

Brüksel’e gelişimden önce kadın karakteri hakkında ne öğrenmiştim? Pek az şey. Peki bu konudaki görüşüm neydi? Belirsiz, hayali, puslu, pırıltılı bir şey. Şimdi onunla temasa geçtiğimde yeterince açık seçik bir madde olduğunu görüyorum. İçinde bazen çok sert, çoğu kez ağır bir metal vardı hem kurşun hem demir.

Charlotte Bronte
( Profesör - 113 )

Tabii ki duygusallığınız. Mızrağını yeterince derine batıran herhangi bir kadın sonunda göğsünüzdeki dipsiz bucaksız duyarlılık kaynağına ulaşacaktır Crimsworth.

Charlotte Bronte
( Profesör - 108 )

Ama şimdi aynı kadınlar kötücüllükle, hırsla ona çarpıyorlardı. Bayraklar yerine şemsiye taşıyorlardı. Yollarından çekilmeyi reddeden bir şemsiyeye karşı çarpışmaya, yabancı bir orduya karşı inatla savaşmaya hazır oldukları kadar hazırlardı.

Marion Rankine
( Şemsiyoloji - 102 )

Milan Kundera'nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği adlı kitabında kalabalık, yağmurlu Prag caddelerinde şemsiyelerin karşılaşmasının kadınlar arasında bir iradeler savaşına dönüştüğü mükemmel bir sahneye götürür.

Marion Rankine
( Şemsiyoloji - 102 )

Paul tekrar sessizliğe büründü, ama bu tam bir eziyetti. “Anlayan hiçbir kadın yok mu gerçekten -fedakarlığın bir parçası olacak?”

Henry James
( Ustanın Dersi - 76 )

“Başına gelebileceklerinin sorumluluğunu alarak bedeline razı olarak.”

“Karısı işine sempati duysa bile mi?”

“Asla duymaz – duyamaz. Kadınların bu tür kavramlarla ilgisi yoktur.”

“Ama kesinlikle zaman zaman gayret ederler,” diye itiraz etti Paul.

Henry James
( Ustanın Dersi - 73 )

Bu buhran durumlarında kadınların üstüne yoktur. Duygularının yönlendirmesiyle, hırsızları, iş adamlarını ve tefecileri bile şaşırtacak düzenler kurarlar.

Honore De Balzac
( Bir Havva Kızı - 113 )

Kadınlar, aşkı bir bütün olarak yaşamadıkça ve yanındakilere mutluluğun esrarlı bağlarıyla bağlanmadıkça, hiç kimsenin peşinden kendilerini böyle bir uçuruma atmazlardı.

Honore De Balzac
( Bir Havva Kızı - 106 )

Demek ki Marie, bu kadar kısa bir zaman içinde bu fikir adamını giyim kuşam konusundaki hinliğinden vazgeçirmişti. Kadınların en sıradan olanı kadar en seçkini de birisi üzerindeki nüfuzunun ilk belirtisini işte bu türden değişikliklerde bularak sevinçten deliye döner. Her değişiklik bir kölelik itirafıdır.

Honore De Balzac
( Bir Havva Kızı - 75 )

Şimdi ise yirmi sekizindeydi. Fransız kadınlarının güzelliklerini bütün ihtişamıyla yaşadıkları çağ.

Honore De Balzac
( Bir Havva Kızı - 58 )

Kadın düşüncesi inanılmaz bir esnekliktedir: Ağır bir şeyle vursanız, bükülür, ezilmiş görünür, ama belli bir zaman sonra doğrularak eski şeklini alır.

Honore De Balzac
( Bir Havva Kızı - 49 )

Markiz’in kalbini tam on ikiden vurdunuz. Kadınlar kendileri için masraf edilmesinden çok hoşlanır.

Moliere
( Kibarlık Budalası - 54 )

Churchill, karısı Clementine'ye yazdığı mektupta Chaneľden de bahsetti: Chanel burada. Sabahtan akşama kadar balık tutuyor. Geçinmesi kolay bir kadın. Bir erkeğe ya da imparatorluğa hükmedecek kadar güçlü. Bendor'un keyfi yerinde, sanırım eşini buldu. Kadının becerisi, onun gücünü dengeliyor.

Coco Chanel
( Moda Geçer, Stil Kalır - 65 )

Sevilmeyen bir kadın, kadın değildir. Yaşı ne olursa olsun, bir kadına sevdiği erkek tarafından bakılması gerek. Kadın dediğin o bakış olmadan yaşayamaz. 

Coco Chanel
( Moda Geçer, Stil Kalır - 38 )

Bir kadını aleni pahalılıktan, rüküşlükten ve karmaşadan daha fazla yaşlı gösteren hiçbir şey yoktur.

Coco Chanel
( Moda Geçer, Stil Kalır - 100 )

Churchill, karısı Clementine'ye yazdığı mektupta Chaneľden de bahsetti: "Chanel burada. Sabahtan akşama kadar balık tutuyor. Geçinmesi kolay bir kadın. Bir erkeğe ya da imparatorluğa hükmedecek kadar güçlü. Bendor'un keyfi yerinde, sanırım eşini buldu. Kadının becerisi, onun gücünü dengeliyor.

Coco Chanel
( Moda Geçer, Stil Kalır - 65 )

Dünyadaki en güçlü insanlar kadınlardır. Erkekler, kadınlarda başlarını yaslayabilecekleri bir yastık ve bebekken onları kucağında taşıyan annelerini ararlar.

Coco Chanel
( Moda Geçer, Stil Kalır - 62 )

Kadınların, dönemin kıyafetleri içerisinde rahat bir şekilde ata binmesine imkân yok gibiydi. Chanel, ilk biniş deneyiminin ardından attan iner inmez korsesini çıkarıp attı. Moda dünyasında ve kadınların hayatında geri dönülmez adımların atılacağının ilk işareti olan bu hareket, Chanel'in ata biniş tutkusuyla birlikte ortaya çıktı. Erkeklerin ata binerken giydiği ve dizden bileğe kadar olan kısmının bacaklara sıkı sıkı oturduğu külot pantolonları giymeye başladı. O dönem için bir kadının bu pantolonu giymesi devrim niteliğindeydi. Pantolon giyerek kadın giyiminde bir öncülüğün başlangıcını yapıyordu Chanel. Binici kıyafetlerinin rahatlığından fazlasıyla etkilenmiş ve kendi üzerinde maskulen bir tarz uyarlamaya başlamıştı. Yakası açık erkek gömlekleri ve binici ceketi giyiyordu. Kıyafetlerini kendisi dikiyor ya da Balsan'ın kıyafetlerini kesip biçerek kendine uygun hale getiriyordu. Bu sırada bolca boş vakti olduğu dönemi yeni şapkalar yaparak geçirmeye başladı. Kendisi için tasarladığı şapkalar, dönemin modasından oldukça farklı, oldukça sadeydi.

Coco Chanel
( Moda Geçer, Stil Kalır - 24 )

Simone de Beauvoir o meşhur tespitini yapalı çok zaman oldu. “Kadın doğurmuyoruz, kadın oluyoruz” demişti. Yani öğreniyoruz rollerimizi.

Elif Şafak
( Şemspare - 95 )

Kucağımda kitaplarla yürüyorum, göğüslerimi saklaya saklaya. Bir tek ben değil, birçok genç kız böyle yürüyor o günlerde ve halen bugün.

Elif Şafak
( Şemspare - 93 )

Kadınları birbirlerini çok inceler. Sürekli. Erkekler de bakar ama başka türlü. Bir erkek durup da çorabın kaçmış mı, kilo almış mısın, suratında sivilce mi çıkmış, fondötenle mi kapatmışsın diye bakmaz. Erkek gözü bu anlamsız ayrıntılara takılmaz. Kadın kadını böyle inceler ama. Hemen fark eder. Not eder. Her türlü yamayı, eksiği, gediği. Dolayısıyla fiziksel özelliklerin, nasıl giyindiğin, nasıl göründüğün çok önemlidir hatun meclislerinde. Gereğinden fazla önemlidir.

Elif Şafak
( Şemspare - 91 )

Hani biri bana bunu söylese çok kızarım ama bazen kadınları çekilmez buluyorum.

Elif Şafak
( Şemspare - 91 )

Kadınların içindeki diktatör, sevdiği erkeğe annelik etmeye kalkar. Onun her şeyini düzenlemek, bilmek, sahiplenmek ister.

Elif Şafak
( Şemspare - 47 )

Kadınların içinde gizli bir diktatör barınır. İlk bakışta belli olmayan, bir kuytuda saklanan. Çıkmaz öyle kolay kolay; renk vermeden, ses vermeden, bekler, demlenir. Koleksiyoncudur. Pul biriktirir gibi, kitap aralarında kurumuş çiçek biriktirir gibi o da hatıra biriktirir.

Elif Şafak
( Şemspare - 47 )

Karşısında dünyanın en güzel kadınlarından biri, Sophie Marceau, “Fanfan”ı oynuyordu.

Kadınlar her zaman erkeklerden daha akıllıdırlar, nitekim bu saçmalığa itiraz etti: “Her sabah seni terk edeceğim, beni yeniden kazanmak için akşama kadar vaktin var. Başaramadığın gün beni bir daha göremeyeceksin.”

Mehmet Y. Yılmaz
( Aşkın Tarihini Yazsam Yeniden - 219 )

Bir kadını beğeniyorsanız ve onu hayatınızın içine sokmak istiyorsanız yapmanız gereken şey, bıkıp usanmadan ona olan ilginizi göstermeye devam etmektir.

Mehmet Y. Yılmaz
( Aşkın Tarihini Yazsam Yeniden - 215 )
Herkes bilir: Kadının kalbine varan kestirme bir yol yoktur. Beni avlarken “kırılgan eşya” muamelesi yapıyordu. Güzel kadınlar, kurnazlıklarını gizleyecek kadar kurnazdırlar. Murat Menteş
( Ruhi Mücerret - 163 )
Gelgelelim kadınlar, kendilerine acıyan fakat gösterişçi yaratıklar. Murat Menteş
( Ruhi Mücerret - 95 )
Dönmedolapta sakince oturan 85 puanlık bir genç kadınla göz göze geldik. 100 yıldır kadınlara 100 üzerinden puan veriyorum. Murat Menteş
( Ruhi Mücerret - 63 )
Derdim dünya Şükran. Dünya bende ağrı yapıyor, anladın mı? Anlamadın. Anlamazsın, çünkü kadınsın, dünyadan şikâyet etmek bir lüks ve bu lüks kadınlara tanınmamış. Senin varlık sebebin şu berbat hayatımızın çarkını çevirmek, ama sen bu çarkı bir durdursan var ya, dünya göçer, inan. Ayfer Tunç
( Dünya Ağrısı - 219 )