Ses Tonu

Ses Tonu Aforizmaları

Prens Vasili okuyacaktı. Okuma yeteneği olarak kabul edilen özelliği, yüksek sesle, ahenkle, kelimeleri anlamlarından tamamen bağımsız olarak, umutsuz bir feryatla yumuşak bir mırıldanma arası bir sesle okuması ve böylece, belli bir düzeni olmadan bir kelimenin feryat eder gibi, diğer kelimenin mırıldanır gibi çıkmasıydı.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış II - 482 )

Denizci çınlayan, melodik ve soylulara özgü bariton bir sesle, ünsüzleri bastırarak “Garson, çabuk!” diye bağırır gibi konuşuyordu. Eğlence hayatına ve emir vermeye alışkın insanların sesiydi bu.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış II - 110 )

Gerçekten de sesinin tonunda sanki aslında ona ait olmayan bir berraklık ve kendi kendisine yönelik bir zalimlik seziliyordu.

Henry James
( Ustanın Dersi - 40 )

St. George bir meslektaşın o dolaysız aşinalığıyla konuşuyordu – karşısındakine defne yaprağı hışırtısı gibi gelen bir tonda.

Henry James
( Ustanın Dersi - 37 )

Güle güle sevgili dostum, gusli gibisin, insan seni zevkle dinliyor, dedi.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 807 )

Denisov eskiden alayda olduğu gibi, aynı sesle, “A! Vostov! Nasılsın! İyi misin!” diye bağırdı; ama Rostov, Denisov’un yüzündeki ifadeden ve ses tonundan bu alışıldık rahatlığın ve canlılığın ardında yeni, kötü, derinler saklı bir duygu gizlendiğini üzüntüyle fark etti.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 604 )

Uzmanlar bile bu işlenmemiş ses, yanlış nefes alarak, geçişler için efor harcayarak şarkı söylerken, ağızlarını açmadan bu sesin tadını çıkartıyor, bir kez daha dinlemek istiyorlardı. Onun sesinde öyle bir bakirlik, el değmemişlik, öyle bir kendi gücünü bilmezlik, öyle bir işlenmemiş kadifemsi bir şeyler vardı ve bunlar şarkı söyleme sanatındaki eksiklerle öyle birleşmişlerdi ki, bu seste onu bozmadan herhangi bir değişiklik yapmak imkansızdı.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 511 )

Bu sözlerin söylenişinde kullanılan yorgun ve güvenilir ses tonunun tüm gücüne rağmen, hangi mesleği seçeceği konusunda uzun süre düşünmüş olan Piyer itiraz etmek istedi. Prens Vasali sözünün kesilmesine izin vermeyen ve karşısındakini kesinlikle ikna etmesi gerektiği durumlarda kullandığı, kumru gibi göğsünden çıkardığı, pes ses tonuyla araya girdi.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 306 )

Kont Bezuhov’un ölümünden sonra Moskova’da kaldığı günlerde ya Piyer’i çağırıp ya da kendisi ona gidip ne yapması gerektiğini o kadar yorgun ve güvenilir bir ses tonuyla söylüyordu ki sanki her seferinde şöyle hükmediyordu…

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 306 )

Kulübeden gelen seslerden birinin samimi tonu onu bir anda öyle bir etkiledi ki elinde olmadan dinlemeye başladı.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 268 )

Kutuzov, güler yüzlü, nazik bir ifade ve ağır ağır söylediği her kelimeyi dikkatlice dinlemeye zorlayan bir tonlamayla, “Tek bir şey söyleyeceğim general,” dedi. Kendisini dinlemekten zevk aldığı belli oluyordu.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 187 )

Diline hâkim olabilmek için, sorulan soruyu adım adım takip etmek, verilecek yanıtın tam çevresini, deyim yerindeyse bu çevrenin çapını tam olarak soru soranın ihtiyacına göre çizmek gerekir. Karneades, henüz ünlü olmamışken Gymnasium'da tartışıyordu. Gymnasium'un başkanı onu çağırdı ve daha alçak sesle konuşmasını bu- zira çok kuvvetli bir sesi vardır. Karneades bunun üzerine ona bir ses ölçüsü bildirmesini söyledi. Gymnasium'un başkanı şöyle yanıt verdi: "Tartıştığın kişi olsun ölçün."

Plutarkhos
( Gevezeler ve Meraklılar - 49 )

Sabahki toplantıda kendini tanıtmasının hemen ardından satış müdürü Mor Etekli Kadın’a, “Öğle tatilinde ofisime gel, ses eğitimi vereceğim sana” dedi.

Natsuko İmamura
( Mor Etekli Kadın - 29 )
Konuşmasında doğaçlama bir ahenk var, şarkı söylüyor sanki. Murat Menteş
( Ruhi Mücerret - 309 )
“Civan…” Sesinin letafeti, bana güzel bir ismim olduğunu düşündürdü. Murat Menteş
( Ruhi Mücerret - 182 )
Sesi, saten bir külottan süzülmüş gibi erotikti. Murat Menteş
( Ruhi Mücerret - 161 )